27 Nisan 2012 Cuma

Ülkemde gidişat

Bilinçli olmayan vatandaşlarımız ancak medyaların dayatmalarıyla bir bakış açısına sahip oluyor. Bilinçli olanlar ise susmak zorunda . Susmayanların sonu, düşüncelerini ifade ettikleri için hapiste olan gazetecilerimiz gibi. Özgürlük şuan ve bu gidişat devam ettiği sürece tamamıyla askıda kalmış bir terim. Ama tam olarak özgürlüğün kelime anlamı bile güzel ülkemde kavranmış değil. Özgürlüğün anlamı herkesin bildiği sınır tanımazlık değil . Tam tersine başkasının sınırlarına müdahale etmeden yaşamaktır. Ama konu düşünce özgürlüğüne gelince iş başka. Kimse kimseyi düşünceleri nedeniyle yargılayamaz. Herkes fikrini savunmakta özgürdür ama şuan için ülkemde bu söz konusu bile değil malesef.

Herkesin kendi düşüncesini rahatlıkla savunabildiği yer olarak nitelendirilen ve genellikle " kötü çocuklar " olarak tabir edilen ve herkesin kötü bir gözle baktığı İnci Sözlük'e yine dava açıldı. " Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama " konusu altında bir dava bu. Yine düşünce özgürlüğünü kısıtlayan bir durum. Bunun gibi birçok örnek çıkar ne yazıkki benim biricik ülkemde.

Savaşın eşiğine gelmiş durumdayız hatta. Medya'nın tek taraflı bakış açısı halkın bilinçsiz kesimini yönlendirmek amaçlı güzel bir araç. Amerikan yancısı bir medya tarafından yönlendiriliyoruz malesef. Aldığımız gazla Suriye'ye giricez resmen. Amerika'ya sırtımızı yasladık sanki çıkarımız olucakmışçasına. Suriye tek başına mı sizce piçler ? Biliyorsunuz Amerika, İran'la saç baş girişmiş durumda. Ama İran'a şuan demokrasi getirmek Amerika'yı oldukça yıpratıcak. Çünkü Suriye buna seyirci kalmaz. Öncelikle Suriye'ye müdahale etmek gerekiyor. Bunun içinde kukla kullanmak gerekli tabiki. Hani biz Suriye'ye girdik diyelim. Suriye'nin arkasında hiç mi güç yok ? Rusya, İran, Çin ne güne duruyor amına koyim. " Rusya ve Çin dünyanın bir ucunda onlar ne alaka şimdi? " ekonomik ve siyasi çıkarlar göz önüne alındığında aradaki kilometereler yoksayılacak duruma geliyor. Amerika hiç hasar almadan emellerine ulaşma çabasında. Böyle bir planlamadan en büyük zarar görecek olan ülke Türkiye olacak. Herkesin bunun farkında olupta ses çıkaramaması cidden kötü.

Dostluğun sadece çıkarlar içinde tutulması çok kötü. Şu ana kadar Suriye Başbakanı Esad ile Erdoğan'ın aile olarak birbirleri ile çok yakından görüşmesi gündemde iken son 1 yıl içinde ne değişti ?

Amerika'nın şöyle bir Ortaasya planı mevcut ve yıllardır bilinen birşey


İşte bunun temelleri malesef şuan atılmakta. Ama ne yazık ki dur diyemiyoruz. Birey olarak ne yapabiliriz ki amına koyim bilsek ne sike yarayacaz da gelip başımızı şişiriyorsun diyorsunuz. Sevdiğim dil anlatım öğretmenimin bir sözünü çok beğenmiştim. O sözde ayrıca bir Çin atasözüdür. " bir çivi kaybolursa bir nal kaybolur, bir nal kaybolursa bir at kaybolur, bir at kaybolursa bir süvari kaybolur, bir süvari kaybolursa bir savaş kaybolur " yani toplumun en basit birimi bireydir ve her birey " ben tek başıma ne yapabilirim yeaa " modunda olursa ancak seyirci olarak olanları izlemeye mahkum oluruz. Bilinçli olmanın en önemli yanı bu. Okumaya üşeniyoruz ve eminimki bu yazıyı okumakta zor gelmiştir birçoğumuza. Halk olarak böyle bir vaziyetteyiz. Konumuza dönersek Türkiye'de füze kalkanları kuruluyor. Bunun nedeni Türkiye'nin korunması mı? Tabiki değil kendimizi kandırmanın alemi yok. Örneğin Malatya'da kurulan füze kalkanı. İran'dan atılacak bir füze kalkan tarafından tespit edilip ilk haber vereceği yer Doğu Akdeniz'deki Amerikan donanmasıdır. O da haliyle doğrudan İsrail'e bağlıdır. Füze, Türkiye'ye atılacak olursa bu donanmadan atılacak karşı füze ancak Kayseri-Yozgat sınırında vurabiliyor. Anlayacağınız piçler, Kayseri'yi bile koruyamayıp Ankara tarafında füzeyi yakalayabiliyor. İran'dan , İsrail'e atılacak bir füze ise Suriye'de vurulabiliyor. Yani şuanki politikalardan tek kârlı çıkacak olan ülke Amerika değil. Haliyle İsrail de kârlı çıkacak. 

Ortadoğu'da, Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlunun aldığı gazla  söylediği " Ortadoğu'da değişim dalgasını yöneteceğiz " sözleri inandırıcı gelmiyor. Ama Ortadoğu'da olacak olaylarda Türkiye büyük rol oynuyor. "Yönetmek" sözcüğü bizim için bu konuda anlam taşımasada vereceğimiz kararlar büyük boyutta önem taşıyor. Az önce de bahsettiğim gibi Suriye'nin arkasında taşaklı ülkeler yani Rusya, Çin ve nükleer güç gösterileri ile bildiğimiz İran mevcut. Amerika'nın Ortadoğu'ya girmesi 3. Dünya Savaşı'nı çıkartabilecek ciddiyette. Herneyse çok konuştum amına koyim farkındayım hehe. 

Bir konuya daha değinip susucam piçler. Şuan ülkemdeki tarımla uğraşan abilerimiz malesef kendi tohumlarını üretememekte. İsrail'den aldıkları tek kullanımlık tohumlar ile üretim yapmaktalar. Bu tohumların sağlığımıza ne gibi tehditler oluşturduğu da ayrı bir durum. GDO'lu veya kanserojen madde içerikli bu gıdaları tüketmek zorunluluğundayız. Ve bizimle dalga geçermişçesine "organik" pazarlar ortaya çıktı. E be amına koduklarım böylesine tohumlardan çıkabilecek "organik" üretim besinleri olabilir mi ? Organik ve normal pazarlar arasındaki tek fark fiyat farkı. Başka hiçbirşey değil.

Yani anlattığım bu kadar şey sadece " bilinçli olmak" başlığı altında toplanabilecek şeyler. Sizlere bahsettiğim Çin atasözü bu başlığın özeti niteliğindedir. Bireyselliğin önemini en güzel şekilde ifade ediyor çünkü. 

Medya'nın bizlere biçtiği kaftanı giymek zorunda değiliz. Bizlere bir kalıp uyduruyorlar ve bu kalıp doğrultusunda hareket etmemizi istiyorlar ama seçim şansımız var ve bu kalıba uymak gibi bir zorunluluğumuz haliyle yok. Bakış açımızı, farklı görüşlerin kaynaklarını inceleyerek kendimiz oluşturabilirz o yüzden sadece önümüze sunulan yemeği yemeyip farklı arayışlarda bulunmamız gerekiyor ama millet olarak araştırmayı, kurcalamayı sevmiyoruz tek kaybımız bu.

Sağlıcakla kalın piçler.

Özet: Ekonomik kriz bizi teğet geçti yeaa hehe.

En dip not : Piçler bunları tam bir ayık kafayla yazmadım yani editlemem muhtemel hehe.

2 yorum:

  1. haklısın panpa.gaziantepliyim şu an gaziantepde domatesin kilosu 5 lira.niye amk.islahiyeye(gaziantepin bir ilçesi) nakledilen suriyeli mülteciler(içinde pkklısı da var ajanı da surıye istihbaratından olan da var)yemek yesin diye şehirdeki tüm meyve sebze hallerindeki malları kasalarla onlara gönderiyor devlet bakmak için.yazık.çok yazık.resmen kendı kendımızı sıkıyoruz.

    YanıtlaSil
  2. ya arkadaş ben bunlara çok üzülüyorum. bence yapabileceğimiz en iyi şey senin yaptığın gibi insanları bilinçlendirmek

    YanıtlaSil